• 0216 488 01 91
  • destek@sonsuzbilgi.com.tr

Dijital Kartvizit Web Sites

Gelişmiş Bir Çok Özelliği İle Dijital Kartvizit Web Sitenizi Bu Gün Kuralım!

*256 Bit SSL Sertifikası * Full Mobil Uyumlu * Full SEO Uyumlu
İsterseniz Mobil Uygulama Seçeneğiyle


Derrida ve Dekonstrüksiyon: Dilin İçindeki Karşıtlıkların Yıkımı

Adı : Derrida ve Dekonstrüksiyon: Dilin İçindeki Karşıtlıkların Yıkımı

Derrida ve Dekonstrüksiyon: Dilin İçindeki Karşıtlıkların Yıkımı
Jacques Derrida, Fransız felsefeci ve eleştirmen olarak, dekonstrüksiyon felsefesiyle, dilin yapısını yeniden keşfetti ve işledi. Derrida, kelime ve terimlerin metnin anlamını belirleyen kalıplara bağlı olmadığını, aksine bu kalıpları yıkmak ve dönüştürmek mümkün olduğunu öğretti. Böylece, Derrida’ya göre, dilin içindeki karşıtlıkların yıkımı gerçekleştirilebilir. Bu yazıda, Derrida’nın teorisi ve dekonstrüksiyonun örnekleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edineceğiz.
Derrida ve Dekonstrüksiyonun Temel İlkeleri
Derrida, dekonstrüksiyonu oluştururken, farklı bir felsefi yaklaşım benimsedi. En önemli kavramlarından biri, “kelimenin ölümü” olarak adlandırılan bir düşünceydi. Bu kavram, kelimenin ne zaman anlamını kaybettiğini ifade eder. Yani, kelimenin özgün anlamı belirleyiciliğinden uzaklaştığı zaman, kelimenin öldüğü ve sembolik olarak kullanıldığı söylenebilir.
Derrida’nın diğer bir temel prensibi ise, karşıtlıkların farklılıkları nedeniyle oluştuğu şeklindedir. Bu, zıt düşüncelerin birbirini var ettiği anlamına gelir. Buna göre, sadece bir taraftaki karşıtlık olduğunda, diğer taraftaki karşıtlık anlamını kaybeder.
Ayrıca, Derrida, kelime ve kavramların hiçbir zaman kesin bir anlama sahip olamayacaklarını savunur. Bu, çünkü kelime veya kavramın anlamı, metnin bağlamına ve okuyucunun yorumuna bağlıdır. Derrida, dekonstrüksiyonun amacının, kelime veya kavramların, sembolizasyon ve anlam ilişkileri arasındaki farklılıkları fark etmek ve bir anlama bağlamak değil, bunları yıkıp yeniden yapılandırmaktır.
Derrida’nın Teorisi ve Dekonstrüksiyondaki Örnekler
Derrida, kelimenin ölümünü açıklık getiren birçok örnek verir. Örneğin, kelime “şiddet”in özgün anlamı, gücü zor kullanarak elde etmekken, günümüzde “şiddet” kelimesinin terörizm veya vahşetle ilişkilendirilmesi, kelimenin özgün anlamının kaybedildiğini göstermektedir. Başka bir örnek ise, kelime “kadın”ın, bir bireyin cinsiyetini belirtmekten çok, toplumda kadınlara yönelik bir toplumsal ve/veya cinsiyetsel imajı yansıttığıdır.
Derrida, ayrıca, karşıtlıkların içsel farklılıklardan dolayı oluştuğunu açıklar. Örneğin, “yanlış” kelimesi, ancak “doğru” kelimesinin varlığıyla meşru olur. Ancak, bu durumda, “doğru” kelimesinin varlığı, “yanlış” kelimesinin tam tersi değil, sadece kendine özgü bir kavramdır. Dolayısıyla, doğru kelimesinin farklılığı, yanlışının varlığını zorunlu kılar.
Sonuç Olarak,
Derrida, dekonstrüksiyon teorisiyle, dilin içindeki karşıtlıkları yıkarak, dilin en temel özelliklerine odaklandı. Derrida’nın felsefesi, kelimenin ölüm kavramıyla başlamakta ve karşıtlıkların temel yapısının farklılık nedeniyle oluştuğunu belirtmektedir. Buna ek olarak, Derrida, kelime veya kavramların anlamının sabit olamayacağını, bunun metnin bağlamına ve okuyucunun yorumuna bağlı olduğunu açıklar. Dekonstrüksiyon, bu sebeple, kelime veya kavramlardaki sembolizasyon ve anlam ilişkileri ile farklılıkları fark etmek yerine, bunları yıkma ve yeniden yapılandırma işlemlerini içerir.

Derrida ve Dekonstrüksiyon: Dilin İçindeki Karşıtlıkların Yıkımı

Adı : Derrida ve Dekonstrüksiyon: Dilin İçindeki Karşıtlıkların Yıkımı

Derrida ve Dekonstrüksiyon: Dilin İçindeki Karşıtlıkların Yıkımı
Jacques Derrida, Fransız felsefeci ve eleştirmen olarak, dekonstrüksiyon felsefesiyle, dilin yapısını yeniden keşfetti ve işledi. Derrida, kelime ve terimlerin metnin anlamını belirleyen kalıplara bağlı olmadığını, aksine bu kalıpları yıkmak ve dönüştürmek mümkün olduğunu öğretti. Böylece, Derrida’ya göre, dilin içindeki karşıtlıkların yıkımı gerçekleştirilebilir. Bu yazıda, Derrida’nın teorisi ve dekonstrüksiyonun örnekleri hakkında daha ayrıntılı bilgi edineceğiz.
Derrida ve Dekonstrüksiyonun Temel İlkeleri
Derrida, dekonstrüksiyonu oluştururken, farklı bir felsefi yaklaşım benimsedi. En önemli kavramlarından biri, “kelimenin ölümü” olarak adlandırılan bir düşünceydi. Bu kavram, kelimenin ne zaman anlamını kaybettiğini ifade eder. Yani, kelimenin özgün anlamı belirleyiciliğinden uzaklaştığı zaman, kelimenin öldüğü ve sembolik olarak kullanıldığı söylenebilir.
Derrida’nın diğer bir temel prensibi ise, karşıtlıkların farklılıkları nedeniyle oluştuğu şeklindedir. Bu, zıt düşüncelerin birbirini var ettiği anlamına gelir. Buna göre, sadece bir taraftaki karşıtlık olduğunda, diğer taraftaki karşıtlık anlamını kaybeder.
Ayrıca, Derrida, kelime ve kavramların hiçbir zaman kesin bir anlama sahip olamayacaklarını savunur. Bu, çünkü kelime veya kavramın anlamı, metnin bağlamına ve okuyucunun yorumuna bağlıdır. Derrida, dekonstrüksiyonun amacının, kelime veya kavramların, sembolizasyon ve anlam ilişkileri arasındaki farklılıkları fark etmek ve bir anlama bağlamak değil, bunları yıkıp yeniden yapılandırmaktır.
Derrida’nın Teorisi ve Dekonstrüksiyondaki Örnekler
Derrida, kelimenin ölümünü açıklık getiren birçok örnek verir. Örneğin, kelime “şiddet”in özgün anlamı, gücü zor kullanarak elde etmekken, günümüzde “şiddet” kelimesinin terörizm veya vahşetle ilişkilendirilmesi, kelimenin özgün anlamının kaybedildiğini göstermektedir. Başka bir örnek ise, kelime “kadın”ın, bir bireyin cinsiyetini belirtmekten çok, toplumda kadınlara yönelik bir toplumsal ve/veya cinsiyetsel imajı yansıttığıdır.
Derrida, ayrıca, karşıtlıkların içsel farklılıklardan dolayı oluştuğunu açıklar. Örneğin, “yanlış” kelimesi, ancak “doğru” kelimesinin varlığıyla meşru olur. Ancak, bu durumda, “doğru” kelimesinin varlığı, “yanlış” kelimesinin tam tersi değil, sadece kendine özgü bir kavramdır. Dolayısıyla, doğru kelimesinin farklılığı, yanlışının varlığını zorunlu kılar.
Sonuç Olarak,
Derrida, dekonstrüksiyon teorisiyle, dilin içindeki karşıtlıkları yıkarak, dilin en temel özelliklerine odaklandı. Derrida’nın felsefesi, kelimenin ölüm kavramıyla başlamakta ve karşıtlıkların temel yapısının farklılık nedeniyle oluştuğunu belirtmektedir. Buna ek olarak, Derrida, kelime veya kavramların anlamının sabit olamayacağını, bunun metnin bağlamına ve okuyucunun yorumuna bağlı olduğunu açıklar. Dekonstrüksiyon, bu sebeple, kelime veya kavramlardaki sembolizasyon ve anlam ilişkileri ile farklılıkları fark etmek yerine, bunları yıkma ve yeniden yapılandırma işlemlerini içerir.


Dijital Kartvizit Web Sites

Gelişmiş Bir Çok Özelliği İle Dijital Kartvizit Web Sitenizi Bu Gün Kuralım!

*256 Bit SSL Sertifikası * Full Mobil Uyumlu * Full SEO Uyumlu
İsterseniz Mobil Uygulama Seçeneğiyle


Derrida Dekonstrüksiyon dil karşıtlık anlam sembolizasyon ölüm kelime